TBB: Torba Yasadan Hak Kaybı Çıktı
Türk Tabipler Birli açıkladı, son torba yasadan sağlık personellerini için hak kaybı çıktı. Olumlu sonuç beklenirken hak kaybı sağlık personelleri derinden etkilemektedir. Daha önceden belirttikleri aile sağlık hekimlerinin nöbet sorunu olup işsiz bırakmak istediklerini belirtmişlerdi. Bugün yayımladıkları bildirimde hak kaybı bildirisi yapıldı.
Meclis işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin bir takım düzenlemeleri de içeren 6645 sayılı torba Kanunu kabul ederek tatile girdi.
Bu Yasa’nın Komisyon sürecinde, düzenlemelerin çalışanların sağlık ve güvenliklerinin korunmasını sağlayacak şekilde biçimlenebilmesi için Türk Tabipleri Birliği tarafından da yoğun çaba harcandı. Ancak işveren kesimiyle Hükümet ve Adalet ve Kalkınma Partisi iyileştiren düzenlemelerin makyaj düzeyinde kalmasını, kimi alanlarda ise çalışma koşullarının ağırlaştırılmasını sağlamıştır.
23.4.2015 tarihli Rezmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un çalışma yaşamı ile ilgili kimi maddeleri ve yaratacağı değişiklikler şöyledir:
1-İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı tarafından işverene bildirilen önemli sağlık ve güvenlik risklerine karşı önlem alınmaması halinde Bakanlığa ve işyerindeki sendikaya veya işçi temsilcisine bildirim yükümlülüğü getirilmekte; bildirimin yapılmaması halinde işyeri hekimi/iş güvenliği uzmanına yaptırım uygulanması; bildirim yaptığı için çalışma koşulları ağırlaştırılan veya iş akdi feshedilen işyeri hekimi/iş güvenliği uzmanına bir yıllık ücret tutarında tazminat ödenmesi öngörülüyor. (Ayrıntılı açıklama için tıklayınız)
2-Gece çalışmalarında 7,5 saatten fazla çalıştırılamayacağına ilişkin kısıtlama sağlık hizmetlerinde kaldırılıyor.
3- Hekimlerin SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarında sağlık kuruluşuna fatura keserek hizmet sunması yasal hale getiriliyor.
6645 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına bildirim yükümlülüğü getirildi
Bildirim yükümlülüğü
Yasayla işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına kademeli bir bildirim yükümlülüğü getirilmiştir. Buna göre “işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, görev aldığı işyerinde göreviyle ilgili mevzuat ve teknik gelişmeleri göz önünde bulundurarak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, tedbir ve tavsiyeleri belirler ve işverene yazılı olarak bildirir” Bu bildirim üzerine işverenin gerekli tedbirleri alması gerektiği tartışmasızdır. Ancak “Bildirilen eksiklik ve aksaklıkların acil durdurmayı gerektirmesi veya yangın, patlama, göçme, kimyasal sızıntı ve benzeri acil ve hayati tehlike arz etmesi, meslek hastalığına sebep olabilecek ortamların bulunmasına rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması hâlinde, bu durum işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanınca, Bakanlığın yetkili birimine, varsa yetkili sendika temsilcisine, yoksa çalışan temsilcisine bildirilir.”
Bir başka anlatımla işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının yazılı olarak işverene bildirdiği ancak gerekli önlem alınmayan risk işin acil durdurulmasını gerektiriyorsa, acil ve hayati tehlike arz ediyorsa veya meslek hastalığına sebep olabilecek nitelikte ise işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının ikincil bildirim yükümlülüğü söz konusudur. Bu durumda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı durumu Bakanlığa, işyerinde varsa yetkili sendika temsilcisine, işyerinde sendika temsilcisi yoksa çalışan temsilcisine bildirecektir. Bu bildirimin yazılı olacağına ilişkin şart olmamakla birlikte ileride kanıtlayabilmek için yazılı bildirim yapılmasında yarar vardır. Bu bildirimin şekline ilişkin bir şart da söz konusu olmayıp durumun aciliyeti gözetilerek telefon ve ardından elektronik posta, telgraf, mektup gibi ileride isbatı sağlayabilecek araçlardan biri kullanılabilir.
Bildirim yükümlülüğünün ihlali
Bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmesi de Yasa’da yaptırıma bağlandı. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının yükümlü olduğu bildirimi yapmaması kademeli olarak üç aydan altı aya kadar meslek belgesinin askıya alınması yaptırımına bağlanmıştır: “Bildirim yapmadığı tespit edilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının belgesi üç ay, tekrarında ise altı ay süreyle askıya alınır.” Ancak düzenlemede bildirim yapılmadığının ikinci saptanmasının hangi periyod içinde olacağı ve ilk saptamanın belli bir zaman sonra sicilden silinmesi gereği itirazlara karşın düzenlenmemiştir. Aynı yıl içinde, beş yıl içinde, aynı işveren nezdinde tekrarında gibi bir niteleme yapılmadığından işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı, süresi yargı kararlarıyla şekillenecek bir dönem tekraren saptanma riskini taşıyacaktır.
Bildirim yükümlülüğünün kötüye kullanılması
Bildirim yükümlülüğünün kötüye kullanılmasına da yaptırım düzenlenmiştir. Buna göre işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının gerçek dışı bir bildirimi kötü niyetle yaptığı yargı kararıyla kesin olarak saptanırsa mesleki yetki veren belgesi 6 ay süreyle askıya alınacaktır: “Açılan davada, kötü niyetle gerçek dışı bildirimde bulunduğu mahkeme kararıyla tespit edilen kişinin belgesi altı ay süreyle askıya alınır.”
Bildirim sebebiyle ek iş güvencesi
Yıllardan beri Türk Tabipleri Birliğinin ısrarla dile getirdiği, işçi sağılığı ve iş güvenliği alanında ana aktör olarak konumlandırılan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına etkin bir iş güvencesi sağlanmadıkça bu alanda istenen iyileşmenin ortaya çıkamayacağı savı ilk kez -eksik de olsa- karşılık bulmuştur.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına bildirim yükümlülüğü getirilmesiyle birlikte, bu bildirimin rahatlıkla yapılabilmesi için bir de güvence tanımlanması gerekmiştir. Yasa’da oldukça eksik bir biçimde “Bu bildirimden dolayı işvereni tarafından işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının iş sözleşmesine son verilemez ve bu kişiler hiçbir şekilde hak kaybına uğratılamaz. Aksi takdirde işveren hakkında bir yıllık sözleşme ücreti tutarından az olmamak üzere tazminata hükmedilir.” denilerek işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanına tanınan ek iş güvencesini sadece bildirim yükümlülüğü sebebiyle haklarının kısıtlanması ya da iş akdinin feshedilmesine bağlı tutmuştur.
Oysa, işyeri hekiminin görev alanındaki konularla ilgili olarak olası riskleri saptama ve işverene bildirme yükümlülüğü görevlerinden sadece birisidir. Ek iş güvencesinin sadece bildirim yükümlülüğüne bağlanması sebebiyle; örneğin, işçinin sağlığı üzerinde yaratacağı olumsuz etki sebebiyle belli bir işte çalışmasının uygun olmadığını belirtmesi ya da işçiyi olası meslek hastalığı sebebiyle meslek hastalıkları hastanesine sevk etmesi gibi bir sebeple işyeri hekiminin iş akdinin sona erdirilmesinde bu Yasa ile tanınan iş güvencesi uygulanamayacaktır.
Bu nedenle getirilen düzenleme bir ilk adım olması sebebiyle önemli olmakla birlikte ciddi ölçüde eksiktir.
Bütün bunlardan başka, önemi sebebiyle hatırlatmak gerekir ki, burada tanımlanan ek iş güvencesi işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının diğer mevzuattan kaynaklanan işe iade talebi ve tazminatı, kıdem ve ihbar tazminatı gibi işçilik haklarını ortadan kaldırmamakta; onlara ek olarak getirilmektedir. Yasa’da bu husus açıkça ifade edilmiştir: “İşyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının iş kanunları ve diğer kanunlara göre sahip olduğu hakları saklıdır.”
Gece çalışmasında süre uzatıldı
İş Kanunumuza göre en geç saat 20.00’de başlayan ve en erken 06.00’da biten ve her koşulda 11 saati aşmayan dönem gece olarak nitelenmiş ve işçilerin gece çalışmalarının yedibuçuk saati geçemeyeceği kurala bağlanmıştır. Diğer yandan gece çalışmalarında fazla mesai yaptırılamayacağı da ayrıca düzenlenmiştir.
Bu durumda gece çalışmalarının en çok 7,5 saat olarak uygulanması şarttır. Ancak bilinmektedir ki hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının özel sağlık kuruluşlarındaki çalışmalarında geçerli olan bu kural, gece çalışmasının 7,5 saatle sınırlandırılmasını fiilen başarabilmiş değildir. Ancak söz konusu kuralların varlığı, haftalık çalışma süreleri aşılmasa da gece 7,5 saati aşan çalışma süreleri için fazla çalışma ücretinin verilmesini zorunlu kılmaktadır.
Torba Yasa’ya, Adalet ve Kalkınma Partisi önergesiyle Komisyonda eklenen “Ancak, turizm, özel güvenlik ve sağlık hizmeti yürütülen işlerde işçinin yazılı onayının alınması şartıyla yedi buçuk saatin üzerinde gece çalışması yaptırılabilir.” hükmüyle işverenlerin gece 7,5 saati aşan çalışma yaptırabilmelerine olanak sağlanmıştır. Bu değişiklikle, sağlık alanında gece ve gündüz çalışması arasındaki fark ortadan kaldırılmış; hekim ve diğer sağlık çalışanlarından alınacak yazılı onayla, özel sağlık kuruluşunda bütün gece boyunca çalıştırılmaları ve haftalık 45 saatlik çalışma süresi aşılmadığı sürece herhangi bir fazla çalışma ücreti verilmemesi mümkün hale getirilmektedir.
Sağlık hizmeti gibi yoğun dikkat gerektiren ve yüksek riskli hizmetlerde, kamu ya da özel ayrımı gözetmeksizin, çalışma sürelerinin kısaltılmasını sağlamaya çalışmak yerine bu sürelerin artırılmasına olanak sağlanması sağlık hizmetinin niteliği ve çalışan hakları bakımından büyük bir kayıptır.
Taşeron doktorluk yasallaşıyor
Bir tarafın bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşme İş Kanunu uyarınca iş sözleşmesidir. Bu ilişkiye tarafların verdiği isim veya farklı anlamlandırmalarının önemi olmaksızın çalışan konumunda bulunan hekim İş Kanunun tanıdığı bütün haklardan yararlanır.
Özel sağlık kuruluşları, çalışanları olan hekimlere şirket kurdurarak kendilerine hizmet faturası kesmelerini ve ücretlerini bu fatura karşılığında ödemeyi istemekte, çalışanları buna göre yönlendirmektedir. İş alanındaki daralmanın da etkisiyle pek çok hekim, esasen bordro karşılığında ücretli olarak çalışması gerekirken, şirket kurup asıl işverene hizmet satarmış gibi konumlandırılmıştır. İş ilişkisinin taşeronluk gibi sunulmasıyla, çalışanların işçilik haklarından yoksun kalması, işverenin de İş Hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerinden kurtulması amaçlanmaktadır. Hastane işletmecisi ile çalışan hekim arasındaki işçi işveren ilişkisini perdelemeye çalışan bu uygulama hukuka aykırıdır. Taraflar arasındaki çalışma ilişkisinin gerçek boyutu kanıtlanarak işçinin haklarını alması mümkün olduğu gibi işverenin de bu sebeple idari para cezasıyla cezalandırılması gereklidir.
Bu hukuka aykırı ilişkilendirme biçimi, Torba Yasa ile yasallaştırılmıştır. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasına bu Torba Yasa ile eklenen bir hükümle, özel sağlık kuruluşları ile hekim arasındaki iş ilişkisinin niteliği değiştirilmiştir. İş ilişkisinin niteliğinin sosyal güvenlikle ilgili kanun içinde düzenlenmesinin kanun yapma tekniğine aykırılığı bir yana, karmaşıklığı sebebiyle düzenlemenin ne anlam ifade ettiğinin anlaşılması da kolay değildir.
Meclis Komisyonuna sunulan yasa teklifinde önce 2006 yılından bu yana bu sebeple kesilen ve kesilmesi gereken bütün cezaların affedileceği hükmü eklenmek istenmiş ancak bu girişime gösterilen muhalefet sebebiyle teklifin bu kısmı geri çekilerek şimdilik çalışanların hakkının gasp edilmesine ilişkin hükmün yasalaşması sağlanmıştır. Torba Yasanın ilgili hükmü şöyledir:
“EK MADDE 10- Kurumla sözleşmeli özel sağlık hizmeti sunucuları tarafından Kuruma bildirilen hekimlerden Kurumca belirlenen yüzdelik oran içerisinde kalan ve sözleşme kapsamı branşlarda fiilen hizmet sunan sağlık hizmet sunucusu bünyesindeki hekimlerle sınırlı olmak üzere,
a) İl Sağlık Müdürlüklerinden çalışma izni almak suretiyle ve 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanuna aykırı olmayacak şekilde sözleşme ile çalıştırmış oldukları hekimlerden aynı zamanda fatura karşılığı hizmet alımı yaparak,
b) Bir iş sözleşmesine tabi olmamakla birlikte, İl Sağlık Müdürlüklerinden çalışma izni almak suretiyle ve 1219 sayılı Kanuna aykırı olmayacak şekilde hekimlerden fatura karşılığı hizmet alımı yaparak,
genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilere vermiş oldukları sağlık hizmetlerini Kurumca belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak fatura etmeleri hâlinde, verilmiş olan sağlık hizmetlerinin bedeli Kurum tarafından karşılanır.
Şirket ortağı olan veya mesleğini serbest olarak icra eden hekimler ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan kişiler, özel hukuk kişileri ve/veya vakıf üniversitelerine ait sağlık kurum ve kuruluşları bünyesinde hizmet vermeleri hâlinde sözleşmelerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılır. Ancak, bu maddenin yayımı tarihinden önce 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olarak çalışılan sürelere ilişkin haklar saklıdır.”
Düzenlemeye baktığımızda; kuralın kapsamının SGK ile sözleşmeli özel sağlık kuruluşları ve buralarda çalışan hekimler olduğu görülmektedir. Bu hekimlerden özel sağlık kuruluşu ile iş sözleşmesi olan, yani bordro karşılığı özel hastane işletmecisinden ücret alarak çalışanların özel sağlık kuruluşuna aynı zamanda fatura karşılığı sundukları sağlık hizmetleri ile özel sağlık kuruluşu ile aralarında iş sözleşmesi olmaksızın, İl Sağlık Müdürlüğünden gerekli çalışma izni alınarak özel sağlık kuruluşunda hizmet sunan hekimlerin fatura karşılığı sundukları hizmetlerin bedeli SGK tarafından özel sağlık kuruluşuna ödenebilecektir.
Bu kişiler ile mesleğini serbest olarak muayenehanesinde sunan ve özel sağlık kuruluşları ile vakıf üniversitelerinin hastanelerinde de hizmet veren hekimlerin bu çalışmaları sebebiyle tabi olacakları sosyal güvenlik kurumunun neresi olacağı taraflar arasındaki sözleşmede aksine hüküm yoksa 5510 sayılı SSGSS Kanununun 4/b maddesi (Bağkur) olarak tanımlanmıştır. Oysa, kişinin sigorta kurumlarının çakışması durumunda ilk sigorta kurumunun öncelenmesi, dolayısıyla özel sağlık kuruluşunda çalışırken eş zamanlı olarak kurduğu şirket üzerinden fatura da kesmeye başlayan hekimin 5510 sayılı Kanunun 4/a (SSK) maddesine göre sigortalılığının devam etmesi gereklidir. Torba Yasa ile yapılan düzenlemenin bu kısmından korunmak için özel sağlık kuruluşu işletmecisi ile hekim arasındaki sözleşmeye sosyal güvencenin 5510 sayılı Yasa’nın mümkün oldukça 4/a maddesine göre sağlanacağının belirtilmesinde yarar vardır.